Kim bu Hüseyin Gülerce? Neye kime hizmet ediyor?

Hüseyin Gülerce
Hüseyin Gülerce

Adam sözde Müslümanlara hitap eden, tersinden okunduğunda adı NAMAZ olan gazetenin ve Gülen cemaatinin etkili ve yetkili ismi... Hüseyin Gülerce...

Ama kimliğinde Musevi yazan bir işadamı öldüğünde ardından "rahmetli" diyebiliyor.. Daha mı ne yapıyor? Okuyun görün...

Müslümanları İslamiyet'ten uzaklaştırdık. Şimdi sıra Dinler Arası Diyalog'da

Diyalog
Diyalog

Misyonerlerin İtirafı

Vatikan ve Kiliseler Birliği adına "Dinlerarası Diyalog" fikrini ortaya atan misyonerler teşkilâtının lideri Louis Massıgnon'un Misyonerler Zirvesi'nde yaptığı konuşma aynen şöyledir:

Said-i Nursi Hıristiyan Misyoneri miydi? Ya da gizli bir kardinal miydi?

Said-i Nursi
Said-i Nursi

Said-i Nursi Hıristiyan Misyoneri miydi? Ya da gizli bir kardinal miydi?
İslam alimi sıfatıyla meydana çıkmış ve sözde yüzlerce İslami eser yazmış birinin, Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık hakkında bu kadar vahim hatalar içinde bulunabilmesi mümkün müdür? Said’in, kendisine inananları doğrudan küfre/ebedi cehenneme götürecek olan bu yazdıklarını hata ile yazmış olma ihtimali var mıdır? Bu gün dinler arası diyalog fitnesinin ülkemizdeki ayağının temel dayanak noktasının da Kur’an veya Sünnet değil de Said-i Nursi ve risaleleri olduğu düşünüldüğünde, acaba Said, ta o zamanlarda bu günkü fitnelerin temellerini mi atmıştır? Bunun için mi Fener Rum Patriği ile çok sıkı bir dostluğu olmuştur? Bunun için mi Said’in bazı yakın talebeleri ve bağlıları Masonik derneklerin kurucularından olmuştur? Bunun için mi Avrupa’da Risale-i Nur’u  bir Yahudi firması olan SHELL bastırmış ve ücretsiz dağıtmıştır?

İlmihal dersi almış bir Müslüman çocuğunun bile aldanmayacağı bu yanlış bilgileri Said ne maksatla söylemiştir, yazmıştır?  Hıristiyanların ruhban sınıfına mensup olanlarının evlenmediği gibi Said-i Nursi de evlenmedi. Bu yüzden mi “Benim has talebelerim evlenmesinler” dedi? “Has talebeleri” ifadesi ile kast ettiği kişiler gerçekte kimlerdi? Kendi gibi gizli kardinaller mi? Hal böyle olunca “Mezarının Vatikan’da olduğu” yönündeki iddialar da çok manidar değil mi? Acaba “has talebe”lerinden Fethullah Gülen de bunun için mi evlenmedi ve Vatikan’a yaptığı ziyaret sırasında bu yüzden mi “Vatikan’da ölmeyi düşledim.” Dedi? Bu yüzden mi Fethullah Gülen, günümüzde, İslam’ın en temel hükümlerini bile çeşitli taktiklerle inkar edip kaldırmaya çalışıyor ve her yaptığı Hıristiyanlara yarıyor? Bu yüzden mi “has talebe” Fethullah Gülen’in ABD’de onlarca yıldır ikamet ettiği villa bile Hıristiyan Misyonerlerin yaz kampı olarak kullandı bir villa? Bu yüzden mi Gülen’in dünyaya hizmet(!) gayesi ile dağıttığı gençlerin ellerinden hep Hıristiyan Cizvitler(Misyonerler) tuttular ve onların gittikleri ülkelerde hızla kurumsallaşmasına zemin hazırladılar? Bu yüzden mi her sene başka başka devletlerin emniyet ve istihbarat birimleri Gülen’in okullarını CIA ve ABD bağlantısı nedeni ile kapatıyorlar?

Hem biliyor musunuz, 1940-1950’lere kadar İslam aleminde “Nurculuk” diye bir akım, mezhep ya da meşrep yoktu? Bu “Nurculuk’u, deli raporlu Said eli ile Hıristiyan Misyonerleri mi kurdu? Yazarımız Harun Çetin’e ait olan aşağıdaki araştırmayı lütfen bu ön bilgileri göz önünde bulundurarak okuyup tahlil edin ve daha geniş bilgi için www.AkademiDergisi.com ’u  ya da www.gerceksaidinursi.blogspot.com’u ziyaret edin.  (Akademi Yönetimi)



RİSALE-İ NUR’DA HRİSTİYANLIĞA DAİR İFADELER

Gâvura 'Sen böyle iyisin. Gâvur kal.' diyen Fethullah Gülen

Fethullah Gülen
Fethullah Gülen

Samanyolu Televizyonu’nun 21 Nisan Salı günkü haberinde, Ukrayna’da yayınlanan Favorit isimli mecmuanın Fethullah Hoca ile yaptığı bir röportajdan bahsedildi.

Haber şu başlıkla verildi: DİYALOG ÇALIŞMALARI... GÜLEN UKRAYNA GÜNDEMİNDE... FAVORİT DERGİSİ’NE KAPAK OLDU.


Fethullah Hoca ile ilgili bu haber STV’de verildiği için üzerinde durmaya değer. Habere göre Fethullah Hoca, derginin “Hazreti İsa’nın kişiliği İslam dininde nasıl yorumlanmaktadır?” sorusuna verdiği cevabın bir bölümünde şöyle demiş:

“..... Hz. İsa’ya, Hz. Musa’ya, Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a, Hz. İbrahim’e, kısaca herhangi bir peygambere, bunun gibi İncil’e, Tevrat’a, Zebur’a inanmayan bir kimse asla Müslüman olamaz; bunlardan birine bile inanmamak, kişiyi İslâm dairesinin dışına çıkarır. Bundan dolayıdır ki, İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olmamış, onları kucaklamış, birinci sorunun cevabında arz edilmeye çalışıldığı üzere, onların mensuplarını Ehl-i Kitap olarak telâkki etmiş, kendilerine ona göre davranmıştır.”
Hususiyle dikkat edilmesi için bazı satırların altını çizdim. Gördüğünüz gibi, “İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olmamış,” denilmektedir. Hoca, önce bazı peygamberlerden ve hak kitaplardan bahsettikten sonra, “İlâhî dinler” demiyor da, “İlâhî gelenekler” diyor.
Ancak, Âdem Aleyhisselam’dan beri “İlâhî gelenekler” diye de “İlâhî dinler” diye de bir şey yok, sadece “İlâhî din” vardır o da İslamdır. Çünkü; Allah bir, dini de birdir. Allah’ın -hâşâ- insanların inanmalarını istediği birbirine uymayan ayrı ayrı dinleri yoktur. Kur’an-ı Kerim’in beyanı açık: “Allah indinde din, İslamdır.” (Âl-i İmran sûresi, âyet: 19)

Gerçek böyle olduğu halde, “İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olmamış,” sözünden ne anlayacağız? Eğer “Hıristiyanlığı ve Yahudiliği dışlamamıştır” denilmek isteniyorsa, bunun yanlışlığı ortadadır. Çünkü bu isimleri taşıyan hak bir din yoktur. Yahudilik, Hazreti Musâ’nın tebliğ ettiği hak dinin bozulmuş şeklinin adı, Hıristiyanlık ise Hazreti İsa’nın tebliğ ettiği hak dinin bozulmuş şeklinin adıdır. İslam/Kur’an, bunları dışlamamış değil, tamamıyla dışlamış, mensuplarının da kâfir olduğunu açık açık beyan buyurmuştur. Onun için Peygamberimiz onları İslam/imana çağırmıştır.

Hoca’nın, yukarıdaki sözlerle ne demek istediğini, Favorit Dergisi’nin sorusuna verdiği cevabından anlıyoruz. Fethullah Hoca diyor ki:

“Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi gerekeni söylemektedirler. Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri olarak, onların söylediklerinin bir Müslüman’ın söylediğinden ve söyleyeceğinden farklı olacağını düşünmüyorum. Hz. İsa gibi, bizim nazarımızda ülü’l-azm, yani tarih boyu gelmiş peygamberler arasında en büyük beş peygamberden biri olan bir zatın ardından gitmek, onu takip etmek, yapılabilecek en güzel şeylerdendir.”
Bu sözler karşısında söyleyeceklerimizi söyleyelim:

Bu güne değin en çok tıklanılanlar